Barış Pehlivan ‘içeriden’ yazdı, parmağındaki nasırın nedenini açıkladı
Cumhuriyet’in yazarı Barış Pehlivan, cezaevine girdikten sonra yazdığı ilk yazıda, Barış Terkoğlu ile 12 yıl önce farklı koşullardayken gizlice yazdıkları “Ünlü Türkler Sızıntılarda/WikiLeaks’te” kitabının öyküsünü anlattı. hücreler. Barış’ın da benim de parmaklarımızda hala nasırlar var. Bu satırları yazarken ona bakıyorum. 12 yıl önce ellerimizle yazdığımız kitabın nasırları bana ‘Yine yazacağız’ diye sesleniyor” diye yazdı.
Pehlivan’ın “Parmağımdaki Çağrılar” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Bir gün o küçücük muayene odasında avukatımla konuşuyordum. Barış’ın bana yazdığı bir mektubu bana verdi, ben de gizlice okumaya başladım. ‘Yazalım’ dedi. “Yazalım” dedi, bizi içeri alanlara kalemimizle meydan okumalıydık.
Gizli yazışmalarımız günlerce sürdü. Bahisleri paylaştık, işi yaptık. Dışarıdaki arkadaşlarımız belgeleri Türkçe’ye çeviriyor, onlarca sayfayı modüllere yerleştiriyorlardı. Geceleri hücremizde o plastik masaya oturur, boş beyaz kağıtlara ellerimizle yazmaya başlardık. El yazısıyla yazılan sayfalar eşlerimiz tarafından tekrar gizlice çıkarılıp bilgisayara yerleştirildi. Kimse duymasın, engellemesin diye sakladığımız bu süreç aylar sürdü.
Bir gün Çağlayan Adliyesinde bir duruşmamız vardı. Ne güzel bir gündü, rıhtımda olmamıza rağmen sevdiklerimizi görüyorduk. Ardından Kırmızı Kedi Yayınevi’nin sahibi Haluk Hepkon ile göz göze geldik. Haluk abi onlarca jandarmanın ortasından bize bir kağıt uzattı. Kimse anlamadı ama bu bir kitap sözleşmesiydi.
Duruşma ertelendi. Adliyenin eksi 7. katındaki gözaltı merkezindeydik. Sözleşmeyi orada imzaladık ve mahkeme salonuna getirildiğinde teslim ettik. İlk kitabımızın çıkmasını dört gözle bekliyorduk…
Ve o gün geldi. Koğuşta yerimde duramıyordum ve gazetelerdeki kitapla ilgili haberleri tekrar tekrar okuyordum. BAŞARDIK. Gazetecilikten tutuklanıp cezaevine girsek de gazeteci olarak çalıştık. Dünyada örneği var mı bilmiyorum ama Barış’la birbirimizi görmeden cezaevinde ortak bir kitap yazdık. Önsözü başka bir koğuşta anıt gibi dimdik duran Doğan Yurdakul yazdı.
‘WikiLeaks’te Sızıntı/Ünlü Türkler’ kitabının hikayesi buydu. Bu topraklardaki adaletsizliklerin nasıl planlandığını kapalı Amerikan belgeleriyle gözler önüne serdik. İktidarın devlete yerleştirdiği terör örgütünün büyükelçilere verdiği kirli brifingleri duyurduk. Evet bazılarına göre teröristtik ama aylarca en çok okunan bir kitabın da yazarlarıydık…
19 ay hapis yattık. Gün geldi, devlet ‘Özür dilerim’ dedi, beraat ettik. Bizi yargılayan hakimler kaçtı, bizi mahkeme önüne çıkaran savcılar kaçtı, peşimizde olan polisler kaçtı. Uzman diye önümüze fırlattıkları müritler bile kaçtı. Öte yandan vatanı ve hürriyeti inanç tahtamıza yazdık.” (HABER MERKEZİ)