Akademi mutfağında Karakılçık buğdayı
İZMİR (İGFA) – İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in “Başka Bir Tarım Mümkün” vizyonuyla çiftçiye, tüketiciye ve toprağa umut veren yadigarı karakılçık buğdayı üniversite öğrencilerinin elinde büyüdü. İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı öncülüğünde Menderes’in Develi İlçesi’ne geçtiğimiz ocak ayında ata çörek otu eken Yaşar Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü öğrencileri, 6 ay sonra klasik tekniklerle hasadını yaptı.
Karakılçık’ın tarladan sofraya serüveni
Öğrenciler, kuraklıkla mücadelede değerli bir yere sahip olan ve Türkiye’de besleyici özellikleriyle dikkat çeken karakılçık buğdayının sofraya gelene kadarki tüm süreçlerini uygulamalı olarak inceleme fırsatı buldu. Menderes’te hasadın ardından öğrenciler topladıkları karakılçık buğdaylarını İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yenilenerek yeniden hizmete giren Ödemiş Demircili Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin un değirmenine götürdü. Burada karakılçık buğdayı taş tipi değirmenlerde un haline getiriliyordu. Öğrenciler, Demircili Köyü’nde yerel üreticilerin ellerindeki unu ekşi mayayla birleştirerek karakılçık ekmeklerini hazırladı. Klasik taş fırında ekmeği pişiren öğrenciler hep birlikte tadına baktı.
“Farkındalık yaratmaya devam ediyoruz”
İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Daire Başkanı Şevket Meriç, çalışmalar hakkında bilgi vererek, “Cumhurbaşkanımızın 2009 yılında başlattığı Tarım Başka Olsun projesinin en değerli ayağı yerli tohum. Bu tohumların en bilineni az miktarda liderimize bırakılan karakılçık buğdayıdır. O günden bugüne orta yol bırakmadan tüm Türkiye’ye yayılan bir fidan dikim yolu izliyoruz. Bugüne kadar 12 bin dekardan fazla arpa buğday tohumu ektik. Türkiye’nin her yerinde yerli tohum farkındalığı yaratmaya devam ediyoruz. Karakılçık buğdayımızı Menderes’te toprağa ektik ve Yaşar Üniversitesi ile birlikte hasadını yaptık” dedi.
“Sadece ekmek için değil, Ar-Ge ürünleri için de çalışıyoruz”
Yerli tohumlar başta olmak üzere yerel hayvan ırklarının iklim krizine karşı en büyük güç olduğunu belirten Şevket Meriç, “Karakılçık buğdayının gastronomi ve sağlıkla ilgili bir teması da var. Bu nedenle sadece ekmek değil, Ar-Ge çalışmalarına da dönüşebilecek bir çalışma yürütmenin gayreti içerisindeyiz. Bu konuda Yaşar Üniversitesi gastronomi bölümü öğrencileri de ellerinden geleni yapacaktır. Öğrencilerimiz tohumun nasıl yetiştirildiğine şahit oldular. Ar-Ge çalışmalarını yürütürken de bu bilinçle hareket edeceklerdir. Hibrit tohumların ve genetiği değiştirilmiş tohumların sağlığımıza olan olumsuz etkilerinin bilincinde olarak bir üretim içerisinde olacaklardır.
“Şeflerimiz ve öğrencilerimizle birlikte projeler geliştireceğiz”
Yaşar Üniversitesi Gastronomi Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Doç. Seda Genç, “Ocak ayında karakılçık buğdayı ektik. 6 ay sonra öğrencilerimizle birlikte hasadı yaptık. Sonra un ve ekmek haline getirdik. Gastronomi öğrencilerinin tarladan tabağa kadar tüm süreci görmesi bizim için, eğitimimiz için çok değerli. Bize böyle bir imkanı sağladığı için İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür ediyoruz. Şimdi karakılcık ununu uygulama mutfağımıza alıyoruz. Ekmek dışında bu undan nasıl ürünler yapabiliriz, neler yapabiliriz diye şeflerimiz ve öğrencilerimizle birlikte projeler geliştireceğiz. Çok güzel fikirlerimiz var. İnşallah önümüzdeki günlerde çok keyifli işler yapacağız” dedi.
“Her şey göründüğü kadar kolay değil”
Yaşadıkları deneyimin ardından duygularını dile getiren Yaşar Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları öğrencileri şu ifadeleri kullandı;
Sena Başar, “Ocak ayında ekilen karakılçık buğdayının hasadını yapmak için buraya geldik. Bir gastronomi öğrencisi olarak tabağa getirdiğimiz ürünün nereden geldiğini bilmek ve tarımla iç içe olmak çok güzel. Kara kemiğin bu şekilde hasat edildiğini ilk kez görüyorum. Biz bu işin zorluğunu çok iyi anlıyoruz. Her şey tabağa geldiği kadar kolay değil. Hasatı ve öğütülmesi ile oldukça zor bir iştir. Bu bilinçle hareket etmek de çok güzel bir şey.”
“Bunları bilmeden mutfakta yapabileceklerimiz sınırlıdır”
Almina Çelik: “Biz hep mutfak bölümündeyiz. Tarlaları, yetiştirme ve işleme aşamaları vardır. Bunları bilmeden mutfakta yapabileceklerimiz de sınırlıdır. Ürünün her özelliğini bilmek gerekiyor. Günümüzde çiftlikten mutfağa bir hareket var. Bunun önümüzdeki yıllarda biteceğini düşünmüyorum. Bizlere bu fırsatı verdiği için İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür ediyorum. Burada olduğum için çok mutluyum.”
Buyruk Cengiz: “En başından beri böyle bir süreçte olmaktan çok mutlu oldum. Tarladan soframıza gelen bu süreci görmek beni çok mutlu ediyor. Bu ürünün ülkemizde özellikle Ege Bölgesi’nde yetiştirilmesinden gurur duyuyorum” dedi.